26 Ekim 2012 Cuma

Ufak Sohbet

Dün..Bayramın ilk günü. Oturup arkadaşlarımla konuşuyorum. Hiç ilgimi çekmeyen konularda konuşuluyor. Mecburen duyuyorum ama dinlemediğimden ne dediklerini anlamakta zorlanıyorum. 

Bana benim ilgimi çekmeyen konularda ve bunun haricinde gereksiz bir soru sorduklarında susarım. Ama onlar sanar ki ; ben çekingenliğimden böyle yapıyorum.

Bilin ki gereksiz soruya verilecek cevap da gereksizdir. 
24 Ekim 2012 Çarşamba

Acabalar

Acaba ; hayatımın çoğu evresinde yer tutan bir kelime.

Acaba hayatım boyunca dünyaya koyver deyip ; alabildiğine neşeli,mutlu hiç birşeyi sallamadan yaşayabilir miyim ?

Acaba 'aman boşver' deyip hâlâ içilecek yüzlerce içki ve dolusuna kız olan bu dünyada sırf kendi zevklerim için ve mutluluğum için yaşayabilir miyim ?

Acaba bu istediklerim çok mu ?
22 Ekim 2012 Pazartesi

Ölmeden Önceki Son Gün

Ölmeden önceki son gün yatağımda ne düşünüyor olurdum ?
- Kendim için iyilik yaptım mı ? Hiç ailemi düşündüm mü ? Sahi devlet babayı maaşım haricinde salladım mı ? Birlik , beraberlik hepsi palavra mıydı ? Dini vecibelerim tam mı ? İnsani vecibelerim tam mı ? İçkim az mı çok mu ?

"Yahu arkadaş" derdim azraile. Beni buraya yaşamaya yollamadınız mı , yaşadım ölüyorum. Görevimi yaptım. Önemli olan araç değil amaçtır. Amaç da yaşamaktır.
21 Ekim 2012 Pazar

Acemi Yazarlık

Havadar Blogda 2 hafta geride kaldı. E hâliyle 2 haftalık bir blog olarak beklediğim şey de çok olamaz.

Bir blogda üslup nasıl olmalı ya da neleri nasıl yazmalıyım . Hepsini yavaş yavaş öğreneceğim.
Herkesin bir kusuru olur , lütfen beni kusurlarımla kabul edin , hayırlı yarınlar.

Bu albümdeki en sevdiğim parça. 

Sokakların Eski Tadı Yok

(Bu bir 'Mis Gibi Kokarken Sokaklar -2' yazısıdır.)
Artık eski tadı yok sokakların. Ne rahatla sokağa çıkar olduk , ne de sokaktan geçer ?
Hele bir de 'Umutsuz Ev Kadınları' gibi 'sapkınlaşmış sokak kadınları' var ya. Mesai gibi , sabah sekizde çıkarlar akşam sekizde girerler.
Onlar varken var oldukları için sokağa çıkamazsın , olmadıklarında da olmadıkları için...

Çünkü o saatten sonra in cin top oynar sokaklarda . Yerse !

20 Ekim 2012 Cumartesi

Suç Ve Ceza

Toplumuzun adalet duygusu zedelenmiştir.
Adalet ; hakkaniyettir. Yasaların adil, tarafsız ve hakkaniyetli olarak herkese eşit uygulanmasıdır.
Adalet ; doğrunun aranması, sorulması ve bulunması sorumluluğudur. Devletindir bu sorumluluk.
Toplumun bireyleri, devletlerinden birçok başka işlevleri beklediği gibi ve belki de en çok adil, adaletli tutum bekler.
Suç ve ceza arasında bir karşılıklık ve denge olmalıdır.
Bir hükümlünün, hem de ağırlaştırılmış mmüebbetten, 18-20 yıla mahkum bir hükümlünün eş ve ana-babalık hakkının elinden alınması ne demektir ?
Şu demektir ; eşini,evladını ziyaretçi olarak göremez, belki de onlarla yazışamaz. Ölüm demektir bu. Adı konulmamış ölüm fermanı.
Ne menem bir adalet duygusudur bu ? Ne biçim bir ceza anlayışıdır ? Bırakınız bu insanların hakikaten suçlu olup olmadıklarını bir kenara, ne insafsızlık, bu ne hınçtır ? Ve neye karşı ? Darbe mi ? Darbeye teşebbüs mü? Alın size darbe, teşebbüs falan da değil, anlı şanlı darbe. Failleri bellidir, sonuçları ortadadır. Otuz iki yıldır ne yapılmıştır ? Ama amaç üzüm yemek değildir. Adalet hiç değildir.
Toplumumuzun adalet duygusu derinden sarsılmıştır. Vicdanı rahatsızdır.
Kuşkusuz hiçbir vatandaş, kanunlar karşısında suç oluşturan şeyleri savunmaz.
Gerçek suçlardan bahsediyorum burada. Sonradan ısmarlama kanun değişiklikleri ile minare kılıf misali "yaratılmış suçlardan" değil.
Gerçek suç hırsızlıktır, milleti, devleti soymaktır, nüfuz ile haksız zengişleşmedir.
İnsanların insanca yaşama , çalışma, okuma, inanma ya da inanmama özgürlüğünü gizli ve açık yollarla engellemektir suç.
Suç bu ülkenin insanları arasında gizli ya da açık ayrımcılık yapmaktır. Bizden- onlardan demek, din , dil, ırk, mezhep, cinsiyet, fikir ayrılıklarını bahane ederek kimini kayırmak, kimini de korkutmaya , sindirmeye çalışmaktır.
Suç, bu ülkenin her bir kıyı- köşesine ve bu ülkenin her bir ferdine, vatandaşına çağdaş eğitim, insanca yaşam ve eşit hizmet götürmemektir.
Bu ülkenin ulusal öncelik ve çıkarlarına ters davranmaktır suç, ulusu, toprağı, insanı başkalarının çıkar ve emellerine oyuncak etmektir.
Bilgi ve aydınlanma çağında ; bu ülkenin çocuklarını bilgisiz, görüşsüz, düşüncesiz, karanlıkta bırakmaya çalışmaktır.
Büyüklerin de doğru haber alma ve düşündüğünü açıkça söyleme hakkını gizli -açık kısıtlamasıdır.
Suç insanlığın evrensel barış ve esenliğini düşünmemektir.
Suç düşünmek olamaz.

Prof. Dr. Rana Yavuzer ANADOLU

"Suç ve Ceza" kitabından.

Çanlar Kimin İçin Çalıyor ?



"Ada değildir insan, bütün hiç değildir bir başına; anakaranın bir parçasıdır, bir damladır okyanusta; bir toprak tanesini alıp götürse deniz, küçülür Avrupa, sanki yiten bir burunmuş, dostlarının ya da senin bir yurtluğunmuş gibi, ölünce bir insan eksilirim ben, çünkü insanoğlunun bir parçasıyım; işte bundandır ki sorup durma çanların kimin için çaldığını; senin için çalıyor."
John Donne